-Anadolu’nun mayasında tutan-
Şair ve yazar buluşması kadar göçmüş evliyaullahın izini süren tevhid yolcularının da ruhunu buluşturuyordu bu diyar. Adım başı görünür veya görünmez evliya kaynayan Maraş’ın çocukları bilmeden de olsa bu kamil ruhaniyetten çekiyordu nefesi.
Maraş’ı da son yıllarda hızla dönüşen Anadolu kentlerinin ortak haline bürünmüştü. Antep, Malatya, Kayseri, Konya, Samsun, Rize, Denizli… Buralardaki ve diğer tüm şehirlerdeki dinamizm belki çok yoğun ve yine belki giderek tektip şehircilik anlayışı yöresel çeşitliliği siliyor. Ama yine de Anadolu’nun mayasındaki o muhteşem ruhu hiçbir sosyolojik dönüşüm ortadan kaldıramıyor. Bunun güzel bir örneğiydi Maraş.
-Yunusça şükür-
Tatcı üstadım ödülünü alırken sanki biz tüm Yunus yolcuları da ödül almış hissindeydim. Sadece yazarak değil davranışlara katarak öğrenilen Yunusça’nın şükrünü her birimiz kendi kabımızca eda etme coşkusunda buluşuyorduk.
Zira Tatcı hocam Yunus Emre’ye Öğütler adını verdiği Risaletü’n Nushiyye eserini şerh ederek bize öylesine eşsiz bir hazinenin örtüsünü kaldırmıştı ki…
Sadece anlatarak değil, nefsimize dönüştürerek, esinlenerek, ilham alarak, tefekkür ederek kendi manamızı yaşantı ve eserlerimize, işimize, icraatlarımıza tahvil etme ihtiyacını bu yüzden duyuyorduk. Bunu yaparken öğreniyorduk ve işittiklerimiz birer tohum olup tıpkı Maraş’ ın toprağına düşer gibi filizlenip yeşilleniyordu.
-Akillerle bir yere kadar, bize arifler lazım!-
Estetikten, gelenekten anlamayan, sanattan zevk alamayan, odaklanamayan, merak etmeyen, kendi değerlerinden bihaber, kıymet bilmeyen yetkililer ise Maraş’ta pek karşımıza çıkmadı.
Atanma ve seçilme hedefleri onların liyakatli iş yapmalarına engel olsa da: İnsanlığa ve kainata değerini katmayı marifet edinmiş, toplumunu diriltecek hamleleri hayata geçirebilen öğretmenler, uzmanlar, sanatçılar yine de vardı. Maraş’ta böyle dertlilerle karşılaşmıştım.
“İşitin ey yârenler” der Yunus. İşitebilmek ve Yunus’un nefsimizi terbiye edecek öğütlerini tutmak için yâren yani sevgili, dost olmak lazımdı. İşte Tatcı hocam Yunusça konuşan yetkililer yetişsin diye gayret ediyordu. Ödül alan kitabı ise okumakla bitecek kitaplardan değildi, kişinin kendine tutacağı bir aynaydı.
Maraş’daki çiçeklenmeyi gördükçe ‘kendini bilenler’ medeniyeti kurma yolunda kamillerin izine basan dertlilerin artmasını diledim. Bizzat kendisi öğütler kitabı olmuş, sözü canlandırmış ve sayfa sayfa okunması gereken Hak dostlarının izini sürenler artsın. Yunus’un nefis terbiye yöntemlerinden yepyeni anlam alanları, disiplinler, eğitim modelleri çıksın.
Akillerle bir yere kadar. Bize lazım olan arifler. Maraşlı olsun olmasın, bizi buluşturan dillerde sözü arifçe yükselten ve manâyı genişleten nice şair çıksın..
Bir cevap yazın