ÜSKÜDARLI MEHMED NASUHİ HAZRETLERİ

Şehirleri sade bir inşaat faaliyeti olarak görmemeli. Bir insan yapılırken, bir gönül şehri kurulurken imar oluyor bütün şehirler.

Ayşe Nida Karakoç  şehirleri emin kılan, onlara ruhunu veren eminlerden bahsediyor, İstanbul Erenlerini anlatmaya devam ediyor. 17’in asrın ikinci yarısında ve 18 asrın başlarında Üsküdar’da yaşamış Mehmed Nasuhi Efendi’ de Üsküdar’da medfun erenlerden. Karabaş-ı Veli’den irşad görmüş, Niyazi-i Mısri’den feyiz almış yolu Limni’ye, Mudurnu’ya varmış bir aşk ve irfan adamı.

Ayşe Nida Karakoç
ABAD Blog için yazdı.
11.01.2022

Bana İstanbul olsun yeter. Daha önce hiç yolumun düşmediği bir semtinde dahi olsam yabanda değilim, güvendeyim. Herkesin bir emin beldesi var. Kimi doğduğun, kimi doyduğun yerdir insanın memleketi diyor. Belki de “olduğun” yerdir. Nâgehân ol şâra vardım, Ol şârı yapılır gördüm, Ben dahi bile yapıldım, Taş u toprak arasında, diyor Hacı Bayram-ı Veli babamız. Kurulup duran bir şehir var bir de. Taşı ve toprağı arasında insanı da yapan, inşa eden. Özde tek olan şehir, asıl yurdumuz. Günün sonunda döneceğimiz yuvamız.

 

Bazen bir dua, himmet, bazen himmete mazhar olmuş bir şehir insanı emniyette hissettiriyor. Bazen o şehrin bir semti. O semtin velileri. İstanbul’un Üsküdar’ı, Üsküdar’ın Aziz Mahmud Hüdâyî’si, Üsküdar’ın Mehmed Nasuhî’si.  Üsküdarlı Mehmed Nasuhi Hazretleri, Seyr u Sülûk Mektupları’nda “Emin olmayan şeyh olamaz,” diyor. Emin olmak, emniyette olmak her şey sanki. Bazı şeyler emin olunca ispat edilebiliyor ancak. Elleri şüpheyle titremeden, en emin haliyle yay çeken kemankeş, ıspat amaçgahını tam ortasından vuruyor. “Hepimiz Muhammedî’yiz ancak ıspat ister,”diyor büyüklerimiz. İspat amaçgâhını tam ortasından vurmak için emînlere yaklaşmak, eminlerin duasını almak, eminlerle emin olmak, içimizin emin beldesini bulmak lazım belli ki. Nitekim Mehmed Nasuhi Efendi, Limni’de sürgün iki emînin, Karabaş-ı Velî Hazretleri ile Mısrî Hazretlerinin duasını alınca feyizyâb olduğunu söylüyor kulak verenlere.

Ben emîn olsam diyen yâ emînlik isteyen

Geçsün bu kâl ü kîlden topraga ursun yüzin

***

 

Emin Olanı Seven de Emin Olur

Hepimizin yitikleri var, yitik aramakla geçiyor ömrümüz adeta. Kaybettiğinin ne olduğunu sezmeye başlayınca aramak biraz kolaylaşıyor gibi. Bir de bu dünyada kaybettikleri var insanın, sahip oldukları, olamadıkları. Mehmed Nasuhi Hazretleri, iki üç yaşındayken annesini kaybetmiş. Dünyadaki ilk emniyeti belki de anne sinesinde tadıyor insanoğlu. Mehmed Nasuhi Efendi yoksunmuş bundan.

 

Üsküdar’da başlamış Mehmed Nasuhi Efendi tahsiline. İnsan, kendini keşfetmeye, seçimler yapmaya tam çocukluktan gençliğe geçtiği çağlarda başlıyor galiba. Daha fidanken belli oluyor vereceği meyveler. Tohumları atanlar biliyor bunu. Mehmed Nasuhi Hazretleri de, çocukluktan gençliğe geçtiği çağlarda, on dört on beş yaşlarında Üsküdar’da, Atik Valide Tekkesi’nde irşad postunda oturan Karabaş-ı Veli Hazretlerine intisap etmiş. Daha gencecik oğlu, tanımadığı, bilmediği bir şeyh efendiye intisap etti diye Mehmed’in babası Nasuh Efendi, oğluyla birlikte gitmiş Karabaş-ı Veli’nin huzuruna. Ne duysun! Karabaş-ı Veli, Mehmed Nasuhi’ye “Hoş geldin,” deyip, bir de “Yahu babası oğluyla birlikte gelmeli,” diye Nasuh Efendi’nin gönlünü emniyete sevk etmiş önce. Sonra da oğlunu, oğlunun gönlünü. Sevgi seveni sevdiğine benzetiyor. Emin olanı seven de zamanla emin oluyor işte, Mehmed Nasuhi Hazretleri de emin olmuş Karabaş-ı Veli kapısında. Tam on iki yıl hizmet etmiş. 27 yaşında hilafet hırkası giymiş. O da başkalarının gönlüne emniyet versin diye Mudurnu’ya irşad vazifesiyle göndermiş Karabaş-ı Veli Hazretleri onu. Gönül bir nihayet, şehirler ayrılsa da.

 

Limni’nin Yalnızları

blankYalnızın yalnızlığına katılan da yalnız olup çıkar aslında. Bu yüzden yalnızlığı bir türlü pay edememiş galiba şairler. Niyazi Mısrî’nin menakıbını okuduğumda, “Ne kadar yalnız,” demiştim. Çocuğunu geri çevirecek kadar yalnız. Ama sathî bakınca anlaşılmıyor o yalnızlıklar besbelli. Onun yalnızlığı bir başka yalnızlıktı belki. Yalnız olan, yalnızca var olana katılınca geriye yalnızlığın kendisi bile kalmıyordur herhalde. Karabaş-ı Velî hazretleri, oğlu Mustafa Manevi ile, dervişi Mehmed Nasuhi Efendi’yi, Limni’ye, Mısrî’ye hizmet etsinler diye gönderirmiş. Mısrî’nin yalnızlığının yanına bir yalnız daha, Karabaş-ı Velî de sürülmüş sonra. Onlarınki sürgün mü vurgun mu bilinmez. Limni’ye sürgün, Hakk’a vurgun. Mehmed Nasuhi hazretleri yine Limni’ye gitmiş onlara hizmet etmeye. Bir seferinde  Karabaş-ı Veli ile Mısrî hazretleri parasız hamama gitmişler de, Mehmed Nasuhi Efendi de peşlerinden gidip bohçalarının ceplerini akçe ile doldurmuş. İki büyük yalnızın duasını almış, ya da ikiliğin olmadığı bir yalnızlığa gark olanların, Tek’e dahil olanların. Ondan sonra hep açılmış Mehmed Nasuhi hazretleri. Feyizyâb olmuş.

***

 

Ehl-i Derdin Sohbetine Mahrem Eyle…

Mısrî-veş bu Nasuhî çekdi ise nefy ü belâ

Fazl-ı Hak’dan Mehdi misal sana yâ Hû görünür

Mehmed Nasuhi hazretleri de Kastamonu’ya sürülmüş sonra. O sürgünden dönerken yanında oğlu Alaeddin Efendi, ve Azizzâde Şeyh İshak Efendi varmış. Hz. Pîr Şaban-ı Velî hazretlerini ziyaret edip çıkmış Kastamonu’dan yola. Ilgaz’da Benli Sultan türbesini de ziyaret etmiş. Alaeddin Efendi bir kıssa anlatıyor kulağı deliklere. Benli Sultan türbesini ziyaret sırasında babasının konuşuyor olduğunu duymuş, İshak Efendi ile konuşuyor sanmış ama, arkasını dönüp de bakıverince düşmüş hayrete. Emniyet yolu hayretle başlıyordur belki. Hayret de bir makam. Bakmış ki Mehmed Nasuhi hazretleri, sandukasının üzerinde oturan Benli Sultan ile konuşuyor. Aynı aşkta, aynı yalnızlıkta emîn olanların rabıtası ne olursa olsun kesilmiyor galiba. Yoksa nasıl açıklanır, kabrinde medfun bir şahısla sohbet etmek? Beden kabrinde medfun olan özle sohbet etmek… Ehl-i derdin sohbetine mahrem olmak…

***

Biz’e Ait Olanı Biz’e Teslim Etmek

blankMehmed Nasuhi Efendi dergâhını yaptırırken borç içindeymiş. Beş kese altın borç… Tam da bu sırada zaten bizim olan Sakız Adası’nı işgal etmiş Venedikliler. Biz’e ait olan vücut mülkünü işgal eden o nefs askerleri gibi. Mezomorta Hüseyin Paşa komutasında bir bölük asker gönderilmiş adaya. Mehmed Nasuhi Efendi halvete girmiş, sonra da dervişlerine müjde vermiş, ada kurtuldu diye. Teslim ettik bizim olanı Biz’e. Kısa bir süre sonra zafer haberi gelmiş memlekete: Sakız Adası kurtuldu! Sefer dönüşünde Mezomorta Hüseyin Paşa, Mehmed Nasuhi hazretlerine gelip el pençe divan durmuş, niyaz etmiş. Gerek Mehmed Nasuhi Efendi, gerek dervişleri çok şaşırmışlar, paşadan beklenir hareket değilmiş bu gördükleri. Mezomorta Hüseyin Paşa, “Aman efendim, adada düşmana karşı birlikte hücum ettik ya,” demiş, dergâhın bütün borcunu ödemiş. Şimdi tarihler Sakız Adası’nı o işgalden Mezomorta Hüseyin Paşa kurtardı yazıyor hala.

Mehmed Nasuhi Dergâhı

Daha derviş iken Karabaş-ı Velî hazretleri ile Üsküdar’da dolaşırlarken, Karabaş-ı Veli dua etmiş Mehmed Nasuhi hazretlerine. Senin yüzünden kıyamete kadar ma’mûr olsun buralar, demiş. Yıl 2022 oldu. Şimdi hala Üsküdar’da, Doğancılar Caddesi’nden yukarı doğru tırmanınca, Doğancılar Parkı’nın hemen yanında, yerli yerinde ma’mûrdur Nasuhi Mehmed Dergâhı.

Diğer Yazıları

YERYÜZÜNDE YALINAYAK

İçten dışa, dıştan içe; seferlerimiz... Yeni yılın ilk yazısı Leyla İpekçi'nin kaleminden. Dünya, bütün hikayemiz burada, yol arkadaşlığımız. Çıkıp gidemeyeceğimiz içimiz dışımız. Kimine cife, zindan, cehennem. Kimine cennet. Kimine ateş [...]

BENLİK KİBRİ; ÖĞRENMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Ben bilirim egosu. Bilmeyi kartvizite, unvana, diplomaya, sertifikaya sıkıştırmak.  Kendimizi bilmekten, varlığa faydalı olmaktan çok adımızdan söz ettirmek, unvan, itibar, makam için  öğrenmek. Leyla İpekçi öğrenmenin, bizi aslımızla sürekli irtibat [...]

ÖĞRENMEK KALPTEN KALBE GEÇİŞTİR

ABAD Blog'da Genç Bilgeler diye bir köşemiz var. Leyla İpekçi'nin iki yıl önce kaleme aldığı ama hala dün yazılmış gibi güncelliğini koruyan bu çok önemli yazı dizisinden derlenen kesitler işte [...]

ÇÜNKÜ HARFLERDE “İNSAN” SAKLIDIR

"Yazarken hep sevdiğimle beraber olmak için yazarım. Aşk duygumun tecellisi bu yüzden yazmakla zuhur eder. Yıllar içerisinde dünyaya, hayata ve insanlığa dair en dip manâları hep kalemimin ucundan sayfalarıma indirdikçe [...]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir