EĞİTİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Eğitimin toplumsallaşma, kültür, kültürel değerlerin aktarımı gibi kavram ve süreçlerle olduğu kadar insanın bireysel anlamda kendini keşfetmesi, anlaması ve gerçekleştirmesi ile de yakından bir ilgisi vardır. Felsefe’nin antik yunan köklerinden bu yana en önemli alanlarından birini bu sebeple eğitim oluşturur. Sokrates, Pilaton, Gazali, Russo, Kant, Haydeger gibi bir çok filozof insan üzerine düşünürken, eğitimin amacı ve yöntemi üzerine de düşünceler üretmişler.

Editör
ABAD Blog için yazdı.
13 Eylül 2022

EĞİTİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Eğitim ve Kültür zaman zaman hak ettiği değeri göremese de hayatın diğer alanlarını derinden etkileyen ve çağdaş bilgi, düşünce ve yöntemlerle en çok üzerinde durulması gereken alanlar. Sosyal medyada konuya dair paylaşımlara bir katkı olması ve alanın gerçek uzmanlarına ilham verebilmesi amacıyla aşağıda eğitim ile ilgili bir takım bilgi ve düşüncelerimi arz ediyorum. Faydalı olması dileğimle.
Kavramlar; talim, terbiye, tedris, tahsil…
Talim daha çok bir zanaata yönelik beceri kazanmak anlamında, terbiyenin ise kültürle ilgisi daha çok, toplumsallaşma, toplumda hakim kültürel değerleri ve davranışları içselleştirme vurgusu belirgindir, öte yandan tedris ders kökünden geliyor ve el becerisinden çok zihinsel bir beceriyi geliştirmek anlamı baskın, bu kavramlar içinde ise hasılayı süzülmüş arıtılmış kaliteyi elde etmek anlamına gelen “tahsil” en kapsayıcı olan ve diğerlerinin anlamlarını birlikte içerir hem el becerisi hem de zihinsel beceri elde etmek anlamlarını birlikte verir.
Tüm Avrupa’da yükseköğretim ve akademik konularda standartlar geliştirmek ve ayrılıkları en aza indirgeyerek eğitim sistemlerini bağdaştırmak ve Avrupa’da birbiriyle tam uyumlu bir yükseköğrenim alanı yaratmak amacıyla oluşturulmuş bir program olarak Bologna sürecinin de kendine göre bir kavramsal yapısı vardır. Bologna ülkemiz eğitim sistemini de etkiliyor. Learning outcomes (öğrenme kazanımları), Skills (beceriler) , knowledge (bilgi) ve competence (yetkinlik) kavramlarını kullanan Bologna terminolojisinde yetkinlik diğer seviyeleri içerir ve liyakat göstergesidir. Liyakat belgelenirse buna ehliyet denir.
Eğitim, ingilizcedeki education’u tek başına karşılamaz. Hem fiziksel hem zihinsel becerileri aynı anda içeren education’u bu yüzden eğitim ve öğretim ifadesi ile karşılıyoruz. Eğitimin toplumsallaşma, kültür, kültürel değerlerin aktarımı gibi kavram ve süreçlerle olduğu kadar insanın bireysel anlamda kendini keşfetmesi, anlaması ve gerçekleştirmesi ile de yakından bir ilgisi vardır. Felsefe’nin antik yunan köklerinden bu yana en önemli alanlarından birini bu sebeple eğitim oluşturur. Sokrates, Pilaton, Gazali, Russo, Kant, Haydeger gibi bir çok filozof insan üzerine düşünürken, eğitimin amacı ve yöntemi üzerine de düşünceler üretmişler.
Eğitimin Üç Boyutu
Haddim olmayarak eğitim ve öğretimin üç boyutu olduğunu düşünüyorum: Bireysel, Toplumsal-siyasal, ekonomik alanlar. Bunları içerden dışarı doğru üç halka gibi düşünün.
Bireysel alan daha çok eğitimin insanın içine dönük felsefi, irfani boyutudur. Men arefe bilgisini amaçlayan bir eğitimdir bu. Yunus Emre’nin sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır , ilim kendin bilmektir dediği, insanın kendine dair, özüne dair bilgisidir. Burası sonsuz bir özgürlük, özgünlük ve içtenlik gerektirir. Coşkuyla aranması, peşinde koşulması gereken en içerdeki daire burasıdır. Buraya dair üretilen bilgi ne denli özgün ve derinlikli ise kişinin kendilik bilgisi, şahsiyeti ve karakteri o denli sağlam olacaktır. Bu bilginin yöntemleri, kavrayış alanı diğerlerinden farklıdır. Her kültür kendi içinde yollar üretmiştir. Bu bütüncül bilgiyi dinler ve gelenekler etkilese dahi bu alan kendine özgüdür ve özel, kişisel bir gayret ve bilinç gerektirir.
Eğitimin ikinci boyutu toplumsal, kamusal ve siyasal boyutudur. Dinlerin ahlak ve maneviyat boyutu ile kişiyi topluma, çevreye ve varlığa saygılı üretken kılan toplumsal boyutundan başlayarak eğitimin en çok ilgilendiği alan burasıdır. Modern zamanlarda gelenekler ve dini telakkiler ya dönüşerek ya da yerlerini seküler kurumlara terk ederek modern ulusal dinler olarak milli ideolojileri şekillendirmişlerdir. Ulus devletin hakim siyasal bir birim haline gelmesi ile birlikte ulusal din, dil, edebiyat, gramer ve eğitim modern ulus devletlerin toplumsal inşa süreçlerinde en çok ilgilendikleri alanlar olmuştur. Ulus devletin sınırlarını çizdiği sosyalizasyon alanlarında bireyin ve vatandaşın yetiştirilmesi siyasal birimler olarak devletlerin ihtiyaç duyduğu rıza ve meşruiyetin üretilebilmesi için gereklidir. İlköğretimden başlayarak yüksek öğretime kadar tarih ve dil ve edebiyat alanında olduğu kadar birer ulusal türdeşlik alanları olarak okullar ve diğer kamusal mekanlar siyasal kültürün ve değerlerin üretildiği, aktarıldığı, benimsetildiği “ideolojik” kurumlardır.
Devletlerin ihtiyaç duyduğu ulusal-resmi ideolojiler sabit değişmez değildir. Zamana ve ihtiyaca göre canlı ve dinamik bir biçimde yeniden tanımlanmalıdır aynı zamanda da kurumlar, yöntemler ve eğitim materyalleri açısından da güncellenmelidir. Bu alan tam anlamıyla bir toplumsal mühendislik alanıdır. İncelikle, süreklilikle, tutarlılıkla yapılan mühendislik ile kabaca, özensiz ve gelenek oluşturamadan yıkarak yeniden yaparak yapılan bir mühendislik arasında ciddi bir kalite farkı olacaktır.
Eğitimin üçüncü boyutu ise ekonomi, ticaret, iş gücü ve istihdam alanlarına dairdir. Tercih edilen ekonomik programlara göre ihtiyaç duyulan nicelik ve nitelikte insanın ehliyetli bir şekilde güncel ihtiyaçlara uygun bir şekilde yetiştirilebilmesi için eğitimin maddi hayatla yakından irtibatlı olması gereklidir. Bu işin istatistik, ekonometri, çalışma ekonomisi gibi disiplinlerle yönetilmesi gereken boyutudur.
Aşağıdaki tablo konuya dair somut bir fikir verecektir.
blank

Diğer Yazıları

YERYÜZÜNDE YALINAYAK

İçten dışa, dıştan içe; seferlerimiz... Yeni yılın ilk yazısı Leyla İpekçi'nin kaleminden. Dünya, bütün hikayemiz burada, yol arkadaşlığımız. Çıkıp gidemeyeceğimiz içimiz dışımız. Kimine cife, zindan, cehennem. Kimine cennet. Kimine ateş [...]

BENLİK KİBRİ; ÖĞRENMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Ben bilirim egosu. Bilmeyi kartvizite, unvana, diplomaya, sertifikaya sıkıştırmak.  Kendimizi bilmekten, varlığa faydalı olmaktan çok adımızdan söz ettirmek, unvan, itibar, makam için  öğrenmek. Leyla İpekçi öğrenmenin, bizi aslımızla sürekli irtibat [...]

ÖĞRENMEK KALPTEN KALBE GEÇİŞTİR

ABAD Blog'da Genç Bilgeler diye bir köşemiz var. Leyla İpekçi'nin iki yıl önce kaleme aldığı ama hala dün yazılmış gibi güncelliğini koruyan bu çok önemli yazı dizisinden derlenen kesitler işte [...]

ÇÜNKÜ HARFLERDE “İNSAN” SAKLIDIR

"Yazarken hep sevdiğimle beraber olmak için yazarım. Aşk duygumun tecellisi bu yüzden yazmakla zuhur eder. Yıllar içerisinde dünyaya, hayata ve insanlığa dair en dip manâları hep kalemimin ucundan sayfalarıma indirdikçe [...]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir