ÇİN’İN KEŞF-İ KADİMİ

Modern dönem batıyla askeri ve siyasi karşılaşmanın köşeye sıkıştırdığı batı dışı toplumlarda günah keçisi olarak geleneksel düşünce biçimlerinin mahkum edilmesine şahit olmuştu. Çin’de Konfüçyüsçülük ve Taoculuk gibi en az iki bin yıldır Çin toplumuna etki eden ve toplumsal hayatı düzenleyen geleneksel maneviyat biçimleri 20 yüzyılda aydınlanmacı düşünürler tarafından en sert bir biçimde eleştirilmiş ve bizdeki hikayeye çok benzer bir biçimde geri kalmışlığın ve batı karşısındaki başarısızlığın faturası bu inançlara kesilmiştir.

Şimdilerde ise bit pazarına nur yağıyor. 21. Yüzyıl dönümü Çin’de bir keşfi kadimi birlikte getirdi. Ekonomik ve siyasi anlamda büyük bir yükseliş yaşayan ve yeniden bir dünya gücü olarak beliren Çin kültürel anlamda da batılı hegemonyaya karşı kendi geleneklerinden ve kültüründen beslenen bir söylem inşa etmek için kolları sıvadı. Bu ihya döneminde Konfüçyüsçülük ve Taoculuk gibi geleneksel inançlar bir iade-i itibara uğradı içerde ve dışarda Çin kültür politikalarının ve diplomasisinin kurucu unsuru olarak devlet desteğiyle ayrıcalıklı bir konum elde etti. Modernist kalkınmanın beraberinde getirdiği tüketim, çevre sorunları, doğal kaynakların istismarı, gelir dağılımı ve sosyal adaletsizlikler gibi hastalıklara karşı geleneksel inançların insan ve doğa arasında bir uyumu, dayanışmayı, merhameti, diğerkâmlığı, kişisel hazları toplumsal fayda ile sınırlamayı öneren Konfüçyüsçü ve Taocu eğilimlere daha çok kulak verilir oldu.

Yeni dönemde bir kuşak bir yol projesi ile batı merkezli küreselleşmeye bir alternatif sunan Çin’in küresel ekonomik ve siyasi iddiasına yüzeysel de olsa kendi tarihinden bir köken arayışını da görebileceğimiz bu keşfi kadim üzerinde düşünmeyi hak ediyor.

Çin Tarım Üniversitesinden Antropolog Liang Yongjia’nın makalesi bunun için bir başlangıç noktası olabilir. 

Zülküf Oruç
ABAD Blog için yazdı ve çevirdi.
09.12. 2021

ÇİN DİNLERİ

 

Çin Dinleri terimi yüzyıllar boyunca Çin’de ortaya çıkan ya da oradan yayılan dini inanışları ve uygulamaları anlatmak için kullanılır. Bunların en tesirli olan ve bu tesiri hala sürdürenleri Konfüçyüsçülük ve Taoculuktur. Konfüçyüsçülük adını aldığı milattan önce 551-479 tarihleri arasında yaşayan Konfüçyüs tarafından kurulmuştur. Konfüçyüsçülük dönemin kraliyet ritüellerini aileye saygı ve sadakat üzerine kurulu sistemli düşünce ve uygulamalarla ilişkilendirerek yeniden düzenledi. Milattan önce ikinci yüzyılda Çin imparatorluk ideolojisi haline geldi ve 20. yüzyıla kadar takip edildi. Taoizm ise evren ve insanın kurtuluşuna dair çeşitli felsefi düşüncelerle eklemlenerek 1. Yüzyılda kurumsallaşıp bir din haline geldi, halkın yoğun biçimde sürdürdüğü ve oldukça farklı görünümleri olan uygulamaları neticesinde Çin toplumu üzerindeki tesirini iki bin yıldır sürdürmektedir.

Çin dinlerine Batı’da ilk olarak  17. Yüzyıl Cizvitlerinin eserlerinde rastlanır. Sonrasında 1915’te Max Weber tarafından Çin Dini: Konfüçyüsçülük ve Taoizm adlı eserde ifadesine kavuştu. Onun seçkinci düşünsel inşası içinde Konfüçyüsçülük ve Taoizm Çin’de otantik olarak uygulanan dinler olarak ifade edildi. Fakat Budizm ve diğer dinler göz önüne alınmaksızın Çin dinlerini anlamak pek mümkün olmaz. Dahası her iki din de 20. Yüzyılda çağdaş sorunlara daha iyi cevaplar üretebilmek için radikal dönüşümler yaşamış ve önemli ölçüde düşüşe geçmiştir. Bu düşüş uyum, doğa, adalet ve ekoloji kavramları etrafında yeniden düşünmeyi ve yorumlamayı da beraberinde getirdi.

Yirminci yüzyılın başlarında Konfüçyüsçülük Çin İmparatorluğunun çöküşüne bağlı olarak geleneksel otoritesini ve kurumlarını yitirdi. Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilk otuz yılında feodal kalıntılar olarak iyice itibarsızlaştırıldılar. 21. Yüzyılın başlarından itibaren ise Konfüçyüsçülük devlet desteği ile güçlü bir diriliş yaşamakta. Bu sürecin ana oyuncuları ise devleti Konfüçyüsçü bir Anayasacılığa evirmek ve devletçe tanınmış bir din olarak inşa etmeyi isteyen “anakara yeni konfüçyüsçüleri” olarak belirdi.

İhyacılar umumi anlamda Konfüçyüsçülüğü kendi kendine hakim olma, toplumsal nezaket, dayanışma, içsel huzura götüren fiziksel ve sosyal uygulamalarla örülü bir alternatif olarak batının modernliğinin krizini aşabileceğini öner sürerler ve bu geleneğin içinden siyasi yolsuzluklara ekonomik eşitsizliklere, sosyal istikrarsızlıklara ve ekolojik felaketlere çareler önerirler. Liberal demokrasi ve küresel kapitalizmle özdeşleşen modernitenin Çin’e artık bir hayrının olmadığına inanırlar. Bunun yerine Konfüçyüsçülüğün Çin’e ve bütün dünyaya bir çeşit sivil din olarak manevi, ahlaki ve ritüel hayat hakkında çok şey öğretebileceğini düşünürler. Birçoğu okullarda Konfüçyüsçü klasiklerin okutulmasını teşvik ederler ve müteşebbislere, siyasetçilere, meslek erbabına ve manevi arayış içinde olanlara buradan hareketle öneriler sunarlar. Bunların içinde “doğa ile uyumu, uzun yaşam özlemini, zorluklara dayanma, sürdürülebilir adalete yönelik bir arzu içeren Konfüçyüsçü insan merkezli görüşe yeniden odaklanan” bir çevreci kesim de vardır. Uluslararası Konfüçyüsçü Ekolojik İttifak Konfüçyüsçü hikmetle ekolojik bilimleri, dünyadaki ciddi ekolojik felaketlere yönelik bir farkındalık uyandıracak bir ağı büyütmek üzere harmanlamayı hedeflemektedir.

Konfüçyüsçülüğün bu çağdaş uyanışı büyük ölçüde teorik kalmaktadır. Eylem ve uygulama üretecek kurumsal bir güçten yoksun olduğu için felsefi yazın üretiminde, bir takım ticari çabalarda, tabana yönelik bir aktivizmde ve geçen yüzyılda ortaya çıkan Tutarlı Yol (Yiguandao) ve Konfüçyen Kilise gibi politik kurtuluş hareketlerinde kendini ifade edebilmektedir. Düşüncelerinin bir çoğu daha iyi bir dünya için spekülatif çağrılardan ibaret olmakla birlikte hareketin zaman içinde kurumsallaştığı da görülmektedir. Kalkınmaya alternatif yollar sunan potansiyeli insan toplumları ve daha geniş bir dünya arasında bir uyum üzerine kurulu etik görüşü etrafında şekillenir.

Yirminci yüzyılın başlarında Taoizm onu hurafeci, sahte bilimsel ve bencil bulan Çin Aydınlanması düşünürlerinin şiddetli hücumuna uğramıştı. 1912’de Taoculuk hala Çin toplumsal yaşamı üzerinde etkili olmakla birlikte oldukça zayıf bir biçimde kurumsallaşmıştı

Yirmi Birinci yüzyılın dönümünde Taocu elitler insan ve doğa uyumunu dillendirmeye başladılar. Taoculuğun kurucu kanonu olan Tao Te Jing insanlık tarihindeki ilk ekolojik etiğe sahip öğretilerinden biri olarak kutlanıyordu. Bir çok alim Taoculuğun insanoğlunun evrenin bir parçası olduğunu ve insanın doğa üzerinde tahakküm kurması yerine doğa ve insan arasındaki bu uyumu koruyarak masumiyet ve basitliğin o otantik çağına geri dönmesi gerektiğini keşfettiğini ileri sürüyordu. Doğal kaynakların daha az istismarını ve hazları sınırlamayı teşvik eden eylemsizlik (wu wei), hayatı bereketlendirmek (yangsheng) daha az düşünmek ve daha az arzu etmek (shaosiguayu) gibi bu damarda akan diğer düşünceleri de içeriyordu.

Taocu yazarlar ve uygulayıcılar diğerkâmlık, basitlik ve şefkat gibi insan bedenine, ruhuna, topluma ve milletlere katkıda bulunan erdemlerden bahsederler, eskinin öğretilerinin modern zamanların aşırı tüketim, enerji krizi, kirlilik, gıda güvensizliği, gelir eşitsizliği ve sosyal adaletsizlik gibi hastalıklarına nasıl şifa olabileceğinden dem vururlar. Çin Taocular Vakfı çevreciliği beden teknikleri, ritüeller, yeşillik, su tahliyesi, tütsü yapmak gibi taocu bir mimari içinde ele alır. Toaculuğun kurucusu Lao Zi’yi Ekolojik korumanın tanrısı olarak ilan ederler.

Güncelik hayattaki Taocu uygulamalar gıda, beden teknikleri, toprak falı, komünel ritüellerle dolu bir bilgi dağarcığı ile dopdoludur. Sıradan bir Çinli kaynak kullanımını sınırlamak, kozmik enerji akışını dengelemek, saldırgan düşünceleri bir yana koyup barışçıl olmak sanatı tarzındaki düşünceleri takip etmek hiçbir fazladan güçlük içermez. Köy tapınakları insan ve evrenin diğer güçleri arasındaki karşılıklı ilişkiyi içeren faaliyetlerle doludur. Şehir parkları insan ve kozmik enerji arasında münasip bir alışverişi deneyimleyen yaşlılarla doludur. Gıda beslenmesi, nefes eksersizleri, manevi uygulamalar Taocu denge ve sınırlama düşüncelerini yansıtır. Her türlü kurumsal tanıtımının bağımsız olduğu Çin’de Taoizm insan esenliğine dair alternatif yollara dair gerçek bir mekanı temsil eder.

Diğer Yazıları

YERYÜZÜNDE YALINAYAK

İçten dışa, dıştan içe; seferlerimiz... Yeni yılın ilk yazısı Leyla İpekçi'nin kaleminden. Dünya, bütün hikayemiz burada, yol arkadaşlığımız. Çıkıp gidemeyeceğimiz içimiz dışımız. Kimine cife, zindan, cehennem. Kimine cennet. Kimine ateş [...]

BENLİK KİBRİ; ÖĞRENMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Ben bilirim egosu. Bilmeyi kartvizite, unvana, diplomaya, sertifikaya sıkıştırmak.  Kendimizi bilmekten, varlığa faydalı olmaktan çok adımızdan söz ettirmek, unvan, itibar, makam için  öğrenmek. Leyla İpekçi öğrenmenin, bizi aslımızla sürekli irtibat [...]

ÖĞRENMEK KALPTEN KALBE GEÇİŞTİR

ABAD Blog'da Genç Bilgeler diye bir köşemiz var. Leyla İpekçi'nin iki yıl önce kaleme aldığı ama hala dün yazılmış gibi güncelliğini koruyan bu çok önemli yazı dizisinden derlenen kesitler işte [...]

ÇÜNKÜ HARFLERDE “İNSAN” SAKLIDIR

"Yazarken hep sevdiğimle beraber olmak için yazarım. Aşk duygumun tecellisi bu yüzden yazmakla zuhur eder. Yıllar içerisinde dünyaya, hayata ve insanlığa dair en dip manâları hep kalemimin ucundan sayfalarıma indirdikçe [...]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir