Akşeyh’in Biz Modernlere Söyledikleri

Erenlerin Makamları.

Akşeyhimiz de bize tevhidin mertebelerinden vahdetten, hakikatten haberleri bilginin o en saf, katışıksız kaynağından bir velinin perdesiz gözünden, gönül göğünden, süt gibi bal gibi arı göğsünden, kendindeki makamı resulden, yine onun izniyle, onun bildirdiği kadarıyla söylüyor. Bir tabibin vücud ve madde karşısındaki keskin bilgisi ve gözüyle konuşuyor. Tıpkı İbni Arabi’nin üslubuyla peygamberleri temsil ettikleri bilgi ve idrak seviyesine göre, hepsini yeniden vücuda getirerek toprağın, suyun havanın ve ateşin hasılı bizzat kendisi olan vücudu vahidin diliyle şerh ediyor.

Editör
ABAD Blog için yazdı.
28.08.2022

2023, 2022 gibi çok feyizli bir yıl olacağa benziyor. Tüm yıllar, aylar, dakikalar gibi. Zamanı özel kılan bizim ona kattığımız anlamlar, bize hatırlattıkları, yadımıza bıraktıkları ile. İstanbul’un fethinin 570. Cumhuriyetimizin 100. Yıl dönümü. Tarihimize dair güzel hatıraların biriktiği bir yıl. Fetih deyince Fatih kadar hatta ondan daha önce fethin manevi mimarı, aslına bakılırsa genç Fatih’i yüreklendiren, hayaline omuz veren Akşeyhi akla geliyor. Şimdilerde moral motivasyon diyoruz ya, size inanan insanlar, aynı hayali görenler, ufkunuzu hayalinizi genişletenler. En umutsuz, karanlık anlarda dahi olumlu olanı gören, oldurmak için sizinle birlikte olanlar, elini hatta başını taşın altına koyanlar, çadıra girenler.
Fethin yıl dönümü yaklaşırken şimdiden hazırlık yapan ülkemizin tarihini, kültürünü, dününü, bugününü dert edinen, köşesinde saman alevi, sabun köpüğü gündemler ne olursa olsun şaşmaz gündemleri ve kararlı mesaileriyle üretmeye, mağaranın kapısını aralamak için hep aynı kayaya damlamaya devam edenler var çok şükür. Bir süredir H yayınlarından bir seri halinde bir Akşemseddin kitaplığı oluşuyor, sessiz ve derinden binlerce sayfalık bir külliyat birikiyor. İlim, kültür bir birikim işi. Zamanla bu üretimi yorumlayacak, kütüphanelerden hayata, şehre ve kurumlara taşıyacak bu bilgiyi güncelleyecek dünyaya anlatacak birileri de çıkacaktır muhakkak.
Ayten Şenyurt ve Mustafa Tatcı hocaların samanlıkta iğne arar, sonrasında da o iğne ile kuyu kazar bir emekle kültür hayatımıza kazandıkları Erenlerin Makamları H Yayınlarından çıkan Akşemseddin Kitaplığının yeni üyesi. Zahmette rahmet varmış derler. Çalışkan yazarların göz nuru kütüphanelerimizi aydınlatmaya devam ediyor.
Akşemseddin diğer arifler gibi zamanının bilgisinin künhüne vakıf, bilgiyi içiyle dışıyla kuşatan bir genişliğe sahip. Biz modernlerin kafası makam deyince katmanlı, mevkili, hiyerarşik, bürokratik, bol unvanlı, kartvizitli, odalı, masalı bir şeyleri algılamaya çok yatkın. Oysa Akşeyhimizin bahsettiği makamlar insan denen meçhulün tüm alemleri içinde taşıyan bilgisinin katmanlarından ibaret. Bizi kendimize, kendi vücudumuza, insana, onun idrakine, varlığın aracısız, kütüphanesiz, literatürsüz, taassupsuz, sınıfsız, statüsüz, unvansız, dipnotsuz çıplak hakikatine çağıran bir kitap bu. O kitabı hazırlayan hocalardan Mustafa Tatcı kitabın sebeb-i telifini “Ehline mâlûmdur ki Erenlerin Makâmları akademiye malzeme olsun diye değil, gönlü yangına düşmüş mânâ yolcularına tefekkür edip hakikatten gıdalansınlar diye kaleme alınmıştır. Bu eser yolun inceliklerinden haberdâr olmak isteyen yolculara Akşems’in himmetidir vesselâm.” cümleleriyle izah ediyor.
Tasavvuf her ne kadar üniversitelerde kürsüleri olan, ardında binlerce cilt biriktirmiş, kendine ait bir dili, ıstılahı, kıyafeti, unvanları, tören ve ritülleri olan koca bir kültür oluşturmuş olsa da insanın en çıplak haliyle hakkı araması, kendinde olanı açığa çıkarması gayreti değil midir? Akşeyhimiz de bize tevhidin mertebelerinden vahdetten, hakikatten haberleri bilginin o en saf, katışıksız kaynağından bir velinin perdesiz gözünden, gönül göğünden, süt gibi bal gibi arı göğsünden, kendindeki makamı resulden, yine onun izniyle, onun bildirdiği kadarıyla söylüyor. Bir tabibin vücud ve madde karşısındaki keskin bilgisi ve gözüyle konuşuyor. Tıpkı İbni Arabi’nin üslubuyla peygamberleri temsil ettikleri bilgi ve idrak seviyesine göre, hepsini yeniden vücuda getirerek toprağın, suyun havanın ve ateşin hasılı bizzat kendisi olan vücudu vahidin diliyle şerh ediyor.
Rüzgarın, denizin, göğün ve toprağın insanın derinliklerinde o öncesiz zamandan veri biriktirdiği bilgiyi bizim sonsuz zamanlarda yazılmış hikayemizi bize anlatıyor. Kelimelerin, kavramların, literatürün, unvanların ağırlaştıran, araya mesafeler koyan yükünü bir an olsun dengeltip insanı sanki 2023 yılında bizim zamanımızda bizim aramızda yaşayan, yaşamaya devam eden bir bilgenin sadeliği ile selamlıyor. Himmetlerinin her an hazır olduğunu hissettiriyor.
Bilgiyi parçalamadan, örtmeden, çoğaltmadan çıplak, sade, parlak haliyle önümüze koyuyor Akşemseddin dedemiz. Velayetin makamlarını biz modernlerin gözünde canlanan ayrıcalıklı, unvanlı, ağdalı, anlaşılmaz, sırlı hiyerarşiler olmaktan çıkarıp kendini en fazla sıradanlıkla, hayatın kendisi ile, işi emeği ve üretimi ile örten bir sadeliğe döndürüyor.
Her biri kendi çağları için birer devrimci olan Hak erenlerin, hakikat adamlarının bilgisinin günümüzde taassup, hak edilmemiş iktidarlar, göz bağcılığı ve sahtelik üretmeden güncellenebilmesi için, insanlığın kendi kendinden yine kendisi için yeni bir sayfa aralaması için Akşeyh gibi Bizansın, ortaçağların, manastırların, skolastiklerin köhne bilgisine ve iktidarına son verip kendi zamanı için daha adil ve insancıl bir düzenin önünü açan bir bilgenin irfanına hepimizin ihtiyacı var. Ruhaniyetlerine selam olsun. Emeği geçenlere şükran ile…

Diğer Yazıları

YERYÜZÜNDE YALINAYAK

İçten dışa, dıştan içe; seferlerimiz... Yeni yılın ilk yazısı Leyla İpekçi'nin kaleminden. Dünya, bütün hikayemiz burada, yol arkadaşlığımız. Çıkıp gidemeyeceğimiz içimiz dışımız. Kimine cife, zindan, cehennem. Kimine cennet. Kimine ateş [...]

BENLİK KİBRİ; ÖĞRENMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Ben bilirim egosu. Bilmeyi kartvizite, unvana, diplomaya, sertifikaya sıkıştırmak.  Kendimizi bilmekten, varlığa faydalı olmaktan çok adımızdan söz ettirmek, unvan, itibar, makam için  öğrenmek. Leyla İpekçi öğrenmenin, bizi aslımızla sürekli irtibat [...]

ÖĞRENMEK KALPTEN KALBE GEÇİŞTİR

ABAD Blog'da Genç Bilgeler diye bir köşemiz var. Leyla İpekçi'nin iki yıl önce kaleme aldığı ama hala dün yazılmış gibi güncelliğini koruyan bu çok önemli yazı dizisinden derlenen kesitler işte [...]

ÇÜNKÜ HARFLERDE “İNSAN” SAKLIDIR

"Yazarken hep sevdiğimle beraber olmak için yazarım. Aşk duygumun tecellisi bu yüzden yazmakla zuhur eder. Yıllar içerisinde dünyaya, hayata ve insanlığa dair en dip manâları hep kalemimin ucundan sayfalarıma indirdikçe [...]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir