İbrahim Bey arıcılığa nasıl ve ne zaman başladınız bize biraz anlatır mısınız?
Yaklaşık 25 yıldır arıcılık yapıyoruz. Arıcılık bizim hayatımıza dedemizden yadigâr kaldı diyebilirim. Tabi aileden aldığımız kültür dışında, yaşadığımız bölgenin coğrafi şartları ve farklı iş kollarının olmayışı da bizi arıcılığa yönlendirdi. Artvin –Macahel bölgesi zengin bitki çeşitliliği ve özel bir arı ırkına sahip olması nedeniyle bal üretimine çok elverişlidir. Bütün bu koşullar bizi arıcılık yapmaya itti.
Diyelim ki biz de arıcılık yapmak için kolları sıvadık ve bir kovan aldık. Bu kovandan hemen bal üretebilir miyiz? Öncelikli odak noktamız bal mı yoksa başka bir şey mi olmalı?

Arıcılıkta ilk hedefimiz kovandaki arı sayısının korunması ve arttırılması olmalıdır. Arıcılığa başlayan kişi, işe sadece bir kovanla değil birden fazla kovanla başlamalıdır. Neden tek kovan değil de birden çok dedik? Çünkü her kovandaki verimlilik aynı değildir. Biz bu işi yaparken kovanların bir kısmını bal üretimi için ayırır, diğer kısmını ise arıları çoğaltmak için kullanırız. Tek kovan almış olsak bile bu kovanı çoğaltmaya çalışırız. Güçlenmiş olan kovanı ikinci senesinde bala yönlendirirsek daha verimli bal elde etmiş oluruz.
Kraliçe zayıfsa kovan da zayıf olur.
Peki arıcılığın olmazsa olmazları nelerdir? Bize kısaca bahseder misiniz?
Arıcılıkta en önemli nokta kovanda bulunan kraliçe arının kalitesinin yüksek olmasıdır. Malum kraliçe iyi olmaz, kovanı iyi yönetemezse verim alınamaz. Ama asıl unsuru arıların ırkının kaliteli olmasıdır. Coğrafi şartların uygunluğu, bitki florasının zengin olması da arıcılık için önemli faktörlerdir.
En çalışkan en uysal arılar bizde…
Arı ırkının kaliteli olması gerektiğini söylediniz, balın kalitesinde arı ırkının bir etkisi var mı? Macahel’deki arı ırkının özel olduğunu ifade etmiştiniz, biraz bahseder misiniz?
Bu bölgede bulunan Kafkas arısı dünyadaki ırklar arasından en çalışkan, en uysal ırktır. Dil uzunluğu diğer arılardan daha fazladır. Bu da arının çiçeğin veya bitkinin özünü çok iyi almasına sebep oluyor. İkincisi ise Kafkas arısı bala ve çoğalmaya meyilli bir arı ırkıdır. Bu kadar olumlu yanları yanında olumsuz yanı da vardır ki o da yağmacılığa yatkın olmasıdır. Verim ve kalite açısından dünya literatürüne giren bir ırktır.
Peki bu ırkı korumak ve verimliliğini daha da arttırmak için neler yapıyorsunuz?
Bizler ıslah çalışmaları yaparak öncelikle kaliteli ana arılar elde etmeye çalışıyoruz. Arıları bala giden ve oğula giden olarak ayırıp üretimini ona göre yapıyoruz. Nasıl inek ırkında ete ve süte meyilli olan ırklar var ise arılarda da öyledir. Arılarda da bala ve oğula yönelen kovanlar vardır. Bizde gerekli ıslah çalışmasını yaparak bala gidecek olan arıları bala, oğula gidecek olanları da oğula yönlendiriyoruz.
Arı kovanlarını koyacağımız yeri de iyi belirliyoruz. Kovanları rüzgâr almayan, ılıman ve arıların giriş çıkış sağladığı ağız yönünün güneşe doğru olacağı bir yere koyuyoruz. Bulunduğu zeminin de ıslak ve nemli olmaması gerekiyor. Gürültüden uzak tutuyoruz.
Arı da insana benzer…


Bize bir kovanın, yüzlerce kovana dönüşme serüvenini anlatır mısınız? Arılarımızı nasıl çoğaltırız?
Arı çoğaltma işlemi, iki farklı yöntem ile yapılmaktadır. Bunlardan ilki doğal dediğimiz, yani oğul (yavrulama) yöntemidir. Arıların biz insanlarda olduğu gibi içgüdüsel olarak çoğalma duygusu vardır. Bu içgüdü ile yavrularlar. Arıların da yaşlısı ve genci vardır. Yaşlı arılar gideceği ortamdaki hava şartlarına ayak uydurma zorluğu düşünülerek yavrulama işlemine katılmazlar. Yaşlı arılar ne oluyor diye soracak olursanız -yaşlı diye adlandırdığımıza bakmayın- onlar tarlacı, yani balcı arılardır. Bu arılar kovanda kalarak bal üretimini sağlıyor. Bir arının ömrü yaz aylarında 60 gün, kış aylarında ise 6 aydır. Yaz aylarında arıların ömrü kısaldığı için yaşlı arılar bal yaparken, genç arılarda oğul vermeye yönlendirilir. Bu sayede kovandaki arı mevcudu belirli bir sayıda tutularak kovanın sönmesi tehlikesi de bertaraf edilmiş olur.
İkinci yöntem ise suni bölme işlemi. Bu işlemde içlerinden en canlı, en gelişmiş kovanı seçeriz. O kovandan bir kısım arıyı bölerek, ayrı bir kovana koyarız. İçine güçlü bir ana arı koyarız. Böylece yeni bir kovan oluşturmuş oluruz.
Bu bölgede kaç çeşit bal üretiliyor? Bu balların farklılığı nelerden kaynaklanıyor?
Ballar daha ziyade bitki florasına göre farklılık gösterir. Ayçiçeğinin çok olduğu yerlerde ayçiçeği balı, kekik olan yerlerde kekik balı, çam olan yerlerde de çam balı olur. Bizim bu bölgede birden fazla bal çeşidi bulunmaktadır. Geniş bir orman örtüsü ve çeşit çeşit ağaçlar mevcuttur. Öte yandan yüksek kısımlarda bulunan yaylalarda ise çok zengin çiçek ve bitki türleri vardır. Bu nedenle çam balı, kestane balı, çiçek balı ve yayla balı gibi aroması ve içeriği farklı birçok bal türümüz bulunmaktadır.
UNESCO tarafından koruma altına alınmış bir bölgenin balı…

Artvin Macahel bölgesindeki balın tadını başka hiçbir balda bulunmuyor ya da bana öyle geliyor, peki bu balın tadı neden bu kadar güzel? Diğer ballardan farkı nedir?
Çünkü Macahel bölgesi coğrafik açıdan önemli bir yerdir. Dünyada el değmemiş 132 bölgeden bir tanesidir. Ülkemizde bu özelliğe sahip tek yerdir. Bu sebeple Unesco tarafından koruma altına alınmıştır. Burada birden çok endemik bitki türü bulunuyor. Bitki ve ağaç çeşitliliği balın verimini ve tadını arttırdığı için balın aroması da diğer ballardan farklı ve güzel oluyor.
Bir de halk arasında deli bal diye bir kavram var. Peki deli bal ve bal tutması nedir? Biraz da bunlardan bahseder misiniz?
Deli bal tamamen kumar çiçeğinin (bir türünün) özünün işidir aslında. Hava şartları ve yağışlar kumar çiçeğinin sevdiği şekilde giderse bu çiçek çok beslenir ve içindeki bir kimyasal, arılar tarafından kovana çok daha fazla taşınır. Bu kimyasal da insanlarda tansiyon düşüklüğüne sebep oluyor, bazı kişilerde ciddi sorunlara yol açabiliyor. Ancak bahsettiğimiz bu durum her yıl görülen bir durum olmayıp nadiren görülür.
Bal tutması ise balın dinlendirilmemesi ile ilgili bir durumdur. Bazen yeni süzülen bal da insanlara dokunuyor. Yani balında bir dinlenme süresi var. Bal direk kana karıştığı için, ilk sağıldığı anda yenmesinde tutma olayı olabiliyor. Bu yüzden balı bir müddet dinlendirip öyle yemeliyiz.
Genellikle bal seçiminde aklımıza gelen şeylerden biri de kovan meselesi oluyor: Kara kovan veya petek balı. Bu ikisi arasındaki fark nedir peki?
Kara kovan, özellikle gürgen ağaçları kullanılarak elde edilir. Gürgen ağaçları belli büyüklükte kesilip içleri boşaltıldıktan sonra kovan yapılır. Bu kovanlar götürülüp en yüksek ağaçlardan birine yerleştirilir. Arılar bu kovanları sahiplenirler. Arı getirdiği nektar ve polen ile mum örer ve bu mumların üzerini balla doldurur. Yani hem mum hem bal doğal olmuş olur ve balın yapım aşamasında insan dahli olmaz. Normal kovanlarda ise suni petek kullanılır. Yani makinelerde basılmış hem arının ürettiği hem de üretmediği bazı kimyasallar karıştırılarak mum üretilir. Dolayısıyla sağlık açısından pek uygun olmayan yani doğal olmayan bir yöntem. Arı dışarıdan konulan bu mumları işleyerek içlerini balla doldurur. Bu durum balın organikliği açısından bir problem yaratmaz ama balı petekli olarak tüketmek istediğimizde ağızda erimez. Kara kovandaki arının ürettiği ise ağızda hemen eriverir.
Her “organik” bal doğal değildir, aman dikkat!

Marketlerden rastgele aldığımız balların bile üzerinde organik etiketi var. Peki biz bir balın organik olup olmadığını nasıl anlarız?
Balın organik olup olmadığını ilk olarak analiz raporlarına bakarak anlayabiliriz. İkincisi ise organik ürün sertifikasına sahip olmasıyla. Bakanlığın yetki vermiş olduğu organik ürünlerin serfitikalandırılması için çalışan kontrol firmaları vardır. Balın üzerinde bu firmaların logolarını görürsek, o ürünün organik olduğunu anlayabiliriz.
Bir diğeri de her üreticinin bir kodu var. Üretici eğer bizler gibi Arıcılar Birliğine bağlı ise Tarım Bakanlığı tarafından ona bir üretici kodu verilir. Bu koda bakarak tüketici balın hangi işletmeye ait olduğunu ve bu işletmenin sahip olduğu belgeleri görebilir.
Dünyanın en tatlı mesleği

Sizler dört nesildir arıcılıkla uğraşıyorsunuz. Size göre Türkiye’de arıcılık sektörünün temel problemleri nelerdir?
Temel sorunlarımızın başında arı hastalıklarıyla mücadele geliyor. Arı hastalıklarıyla ilgili ilaçların sayısının azlığı, bilinçsiz ve ölçüsüz zirai ilaç kullanımı, arı yetiştiricilerinin devlet desteğinden yeterince faydalanamaması sektörün en büyük sıkıntılarından bazılarıdır.
Yapılan araştırmalar, ülkemizde kovan sayısının çok ama üretimin az olduğunu söylüyor. Bunun sebebi nedir sizce?
Bence bunun en önemli nedeni insanların arıcılığı temel geçim kaynağı olarak görmeyip hobi olarak yapmasıdır. Yani insanlar kovanı alıp evinin önüne koyuyor ve Allah ne verirse bize yeter deyip gerekli bakımlarını yapmıyor. Bu durum da verimin düşmesine neden oluyor. Diğer bir neden de ana arı ıslah projelerinin yeterince yapılamamasıdır. Kaliteli ana arı ve kaliteli arı ile verimliliğin arttırılması temel hedef olması gerekirken bu hedeften uzaklaşıyoruz. Profesyonel çalışmaların eksik olması da diğer bir neden kanaatimce.
Bu mesleğin inceliklerini çocuklarınıza veya torunlarınıza aktarmayı hiç düşündünüz mü?
Arıcılık zaten babadan oğula geçen bir meslek. Ama tabiî ki bu iş için istek ve heves gerekir. Biz nasıl babamızdan öğrendiysek biz de evlatlarımıza öğretmek isteriz. Bir de ihtiyaç söz konusu. Biz nasıl üretim yapıyor, bu işi yürütüyorsak evlatlarımızın da ellerini taşın altına koyması gerekiyor.
Peki son olarak arıcılığa yeni başlayacak olanlara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Arıcılık zevkli bir meslektir. Tabiatta olmayı seven insanlara özellikle tavsiye ederim. Tabi her işte olduğu gibi zahmeti var ama emek verip, zaman harcayıp arılarınızın bal ürettiğini gördüğünüzde hele onu tattığınızda dünyanın en güzel işi ile uğraştığınızı fark edersiniz. Bana göre temiz doğa ve arı ile uğraşmak insana huzur veriyor.
Arıcılık azimle yapılır. Yeni başlayacak olanlar bu işi birincil iş kolu olarak görüp yılmadan çalışırlarsa daha çok verim alırlar.
Bir cevap yazın